DÜŞÜNCE SAHİBİ AKIL(LI)LAR
- 2 -
***
Toplumda her zaman birilerine cevap vermek zorunluluğunda hissetmek, hep savunma halinde olmak. ‘Akıllı kişilerin en büyük talihsizliği, salakların abuk subukluklarıyla başa başa çıkmak zorunda olmalarıdır.’ (Voltaire) Sürekli olarak savunma halini devam ettirmeyelim, dostumuzu (!) o kadar güçlendirmeyelim ki, bize düşman olurlarsa onu yenebilelim.
***
Topluma yön veren liderler, bütün davranışlarıyla insanlara örnek olurlar. İnsanlar da rol model diye onları -liderleri- taklit ederler. İster savunma halinde isterse taarruz halinde olsunlar fark etmez. Örneğin; bir lider düşünelim, izin almadan birinin bahçesinden bir adet meyve koparıp yerse, emri altındaki kişileri siz düşünün. Değil bir meyve, bütün bahçenin ağaçlarını kökünden söküp çıkarırlar. Ya da başka bir lider, bir tane yumurta alsın, onun erleri yumurtanın ötesine giderek, yumurta yapan tavukları şişlere takıp kebap yapıp yerler.
Liderleri örnek alan insanlar, rol model aldıkları kişilerden bazen korkarlar. Unutmayalım ki, bizden korkandan korkmak gerek. Ne kadar zavallı, güçsüz, fakir olsa da korkmak gerek. Örneğin basit bir kedi, kendini kaplan karşısında aciz, sıkıntılı, zorda hissettiği anda, bir sıçrayışla kaplanın gözünü oyabilir. O yüzden lider olmak kolay değildir, beraberinde bazı ince düşünceleri akıl süzgecinde geçirmeyi gerektirir. Lider Hz. Ömer’in sözünü kulaklarımıza küpe yapmalıyız. ‘En akıllı kimse, insanların hareketlerini en iyi takdir edendir.’ Hz. Ali’nin de sözünü unutmamak gerek: ‘Akıllı insan, ne kendi sırrını ifşa eder, ne de başkasının sırlarını sorar.’
***
Topluma yön veren liderlerin, makam mevkisi olanların, bir anda değişimi rahatsızlık vericidir. Basit bir hurdacı ya da en basit bir işi yapan kişi, bulunduğu yerden, bir başka yere hicret etse çok da sıkıntı çekmez. Ama lider pozisyonunda olanlar için durum vahimdir, içler acısıdır. Bu pozisyonda biri yaşadığı ülkesini değiştirmek zorunda olsa aç kalır, sıkıntılar çeker. Artık eski rahatlığını, konumunu bulamaz. Böylece parasız pulsuz, mevkisiz makamsız bir kimsenin zoru kimseye geçmez. Maddi anlamda gücün varsa ya da makam sahibi isen yetkin varsa, gücün olur. Aksi halde olamaz. Bu anlamda gariplere, gariplerden başkası dost olamaz, derler. Haddini bilen insanın hali bir başkadır. ‘Akıllı insan, kimseyle yarışmaz, böylece kimse onunla yarışamaz.’ (Konfüçyus)
Aynı insan bir mevkide iken başka türlü, yetkileri elden gidince başka türlü diğer insanlar tarafından iltifat görür. Gerçekte o insan değişmemiştir. Ama o insana bakışlar değişmiştir. Aksini düşünürsek, bir gün değer verilmeyen biri, bir fırsatını bulup bir mevkiye sahip oldu mu hemen ertesi gün bunu duyanların gözlerinde o insan büyüyor. Oysa o gözler bir gün ya da birkaç gün önce farklı bakan gözlere ne oldu da, bakışlarını değiştirdi? Bu aldanma da akıl ne iş görür?
***
Sıradan normal bir vatandaş vaktini nasıl harcayacağını düşünürken, akıllı bir vatandaş da vaktini nasıl değerlendireceğini düşünür. Harcamak ya da değerlendirmek bazında düşünmek arasında bir tercihte bulunmak önemlidir. Akan su ile dönen değirmen arasındaki ilişki gibidir. Acı anlatmakla yaşanmaz, ancak yaşanmakla anlaşılır, derler. Bizler de, vakit harcama konusunda birisine doğruyu açılarken ‘dost acı söyler’ diye cümlemize başlarız. Sonunu düşünmeden işe girişenleri, vaktini acımasızca kullananları uyarmak için ‘acısı sonradan çıkar’ deyimini kullanırız.
Biz insanlar çoğu alanda akla değer verirken, gönül alanında hoşgörüye önem vermeliyiz. Gönülleri kazanmanın yolu sadece akılla hareket etmek yeterli değildir. Bu konuda her türlü baskı da olmamalıdır. Etkili olabilecek sevgi ve hoşgörü eksenli davranışlardır. Bizler her iki alanı, hem akıl hem de gönül alanını iyi dengelediğimiz zaman, mutluluğun yolunu daha kısa zamanda keşfederiz.
Aklı, Yaratan’ının uyarılarını dikkate alarak Kur’an’ı gereği gibi düşünenlere, akledenlere ve yaşayanlara selam olsun…