EĞİTİMDE FITRATIN ÖNEMİ -2
***
Eğitimin amaçlarından bir tanesi;‘Eğitim, bir insanın diktatör olmasına değil, önder olmasına yarar.’ (Lord Braugham)
Allah kimi ne için yarattıysa, mutlaka onu o iş için yaşatır.
Eğitim, insan hayatının kendisidir. İnsanı insan yapan faaliyetlerdir. Kâinatın en mükemmel sentezi olan insan, kendisini yetiştirmeye niyetli olanların/öğretmenlerin inancına dikkat etmez. İslam bize bu konuda farklı bir bakış açısı kazandırır. Çünkü eğitimin değil, öğretimin yapıldığı mekânlar/okullar (İmam-Hatip Okullarını istisna tutuyorum.) inanç değil, bilgi yuvalarıdır. Tarihimizde bunun en güzel örneğini Peygamberimiz vermiştir. Bedir savaşı sonunda alınan müşrik esirler, onların inançlarına bakılmaksızın insanlara eğitimci/öğretmen olarak tayin edilmişlerdir. Esirlere, belli sayıdaki kişilere okuma-yazma öğretmeleri karşılığında, özgürlüklerine kavuşacakları söylenmiştir. Esirlerin savaş sırasında yakalanarak, savaş sonrasında kendilerini bekleyen işkence ya da ölüm gibi hayati durumlar beklenirken, onun yerine insanlara okuma-yazma öğretmek diye bir seçeneğin sunulması, tarihte eğitime verilen en güzel örneği teşkil etmektedir. En kritik bir zamanda dahi eğitimin ihmal edilmemesi ve esir konumunda olanlara bu konuda güvenilerek insanlara faydalı olma adına bir öğretim ortamı oluşturulması tarihte kayda değer bir durumdur. Peygamberimiz, insanların değer ve inanç alanı ile ilgili eğitim işini esirlere değil, bizzat ailelerine bırakmıştır. Aile eğitimi asla ihmal edilmemelidir.
Okullar (İmam-Hatip okulları hariç), öğrencilerin genellikle bilgi alanı ile meşgul olur. Okullar, bir anlamda çocuğun gözlerini ilk açtığında muhatap olduğu anne ve babasının yani ailenin besmele ile başlattığı sosyalleşmeyi tamamlayan mekânlardır. Çocuklarımızı, bir ebeveyn olarak sosyalleşme adına, onları özgür bırakabilecek kadar çok sevmeliyiz. Bu konuda Yaratan’ın bize vermiş olduğu emanete değer verip, sahip çıkmalıyız.
Rollo May’a göre, ‘Özgürlük, bir insanın kendi gelişmesinde söz sahibi olabilme kapasitesidir. Yani kendi kendimizi şekillendirme kapasitemizdir.’
Yaşadığımız çağda, yeni nesilleri yetiştirme adına yapılan en büyük yanlışlardan bir tanesi fıtratımızın özelliklerinin bilinmeyip, ‘hürriyet/özgürlük’ kavramının tam olarak anlaşılmamasıdır. Hürriyet, bireyin kendine hâkim olmasıdır. Çağımızda bazı insanların yaptığı gibi dinginsizlik demek değildir. İnsan eğer kendinin efendisi ise, iradesini kendisinin de istediği kaidelere tabii tutabiliyorsa, o zaman hür/özgür sayılır. Aksi halde tabir-i caizse, zıvanadan çıkmaktır.
Toplumda fıtrata uygun yetiştirilmeyen bireylerde, farklı durumlara görülmektedir. Örneğin, doğamızda kökü olmayan harcama isteğinin (diğer adıyla israfın) toplumun yediden yetmişine, her kesimine bir virüs gibi bulaştığını görmekteyiz. Toplumun yaşantısına göre ortaya çıkan bu durum, istek ile ihtiyaçların dahi net olarak bilinemediği bireylerce, harcama arzusunun cimrilikle denkleşmemesi, yani orta bir yol bulunamaması halinin çokça yaşandığına şahit olmaktayız. Bu ve buna benzer birçok örneklerle kendi yaratılış fıtratına yabancılaşan bireylerin, yaşadıkları durumlar içler acısıdır. Gönül ister ki, toplumda, fıtrata uymayan manzaraların görülmemesidir. Başta anne-babalar ve toplumun diğer kesimleri -özellikle eğitim camiası- ‘Fıtrat’ merkezli eğitim uygulanırsa, bu ve buna benzer olumsuz manzaralar yaşanmayacaktır.
‘Eğitim kafayı geliştirmektir, hafızayı doldurmak değil.’ (Mark Twain)