Hayatımızda bir altın kuralımız var ki, o da insan onurunun uygulama zeminidir. Kuralımız: ‘Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de başkalarına öyle davran.’ Bu altın kuralı uygulamadan önce bilinmesi gereken bir husus vardır. O da şudur: ‘İnsanlık’ asli sıfat ve bütün insanların ortak noktası olduğu gerçeği. Örneğin, hürriyet gibi. Ama dünyevi farlılıkların öyle olmadığı, sonradan kazanıldığı gerçeği. Örneğin, başarı gibi.
***
Dünyada yaşanan problemler, bilinçli bir nesil yetiştirmekle çözülecektir. Bu noktada eğitimin önemi ortaya çıkmaktadır. ‘İnsana değer verme ve sevme ’ eğitimin temeli olmalıdır. Ama ‘İnsana değer verme ve sevme’ konusunda pişmeyenler/ ham olanlar bir kimseyi çeşitli konularda suçlamaları/iftira atmaları çok kolaydır. Hâlbuki bir kimsenin suçu ispat edilinceye kadar suçsuzluğu esastır. Aksini iddia edenlerin delil getirmekle yükümlü olduğunu hatırlatırız.
***
Bizler gelecek nesli, gerçek hayatın içinden yetiştirmezsek, saksıda yetiştirir gibi hayattan kopuk, sadece betonların arasında yetiştirirsek, ümmet bilincinden, yapısından uzak bir nesilden de bir şeyler beklememek gerek. Böylece sorunlar diz boyu olur. Gelecek nesli bir bahçeye benzetecek olursak, ürünün yetişmesi, mahsulün iyi olması, ekilen tohumun verimli olması içinde yetiştiği toprağa, bulunduğu çevre koşullarına bağlıdır. Örneğin bir çocuk, suç işleme eğilimini doğuştan kazanmaz. Bunları ailesinden, içinde yaşadığı toplumdan edinir. Sağlıksız ortamdan kurtulup fıtratlarıyla barışık bir hayatı yaşamak, onların en insani ve en doğal haklarıdır. Biz bu hakkın gerçekleştirilmesi için faaliyetlerin neresindeyiz? Gençlerin heyecanını ve dinamizmini, yetişkinlerin ise olgunluk ve tecrübelerinden gelecek adına istifade etmek gerek.
***
Bazı insanların atıl diye baktığı, toplumdan dışladığı yaşlı diye dudak büktükleri insanlar, ölünceye kadar okumaya, tefekküre, ibadete yönelen, kıyametin kopacağını bilse bile rehber edindiği Peygamberinin izinden giderek elindeki fideyi toprağa dikmeye yönelen, kas gücünden olmasa da beyin gücünden, tecrübelerinden, olgunluklarından ders çıkaracağımız yaşlılarımıza sahip çıkıp, saygıda kusur etmemek en önemli görevimizdir.
***
İletişim ve dayanışmanın kaybolmaya başladığı toplumlarda çeşitli fotoğraf kareleri önümüze çıkmaktadır. Kendisinden başka her bireyin -ister küçük yaşta isterse büyük yaşlarda olsun fark etmez- angarya, yük olarak algılandığı bir yaşam tarzında bakımevleri, kreşler varlıklarını her geçen gün sayılarının arttığını görmekteyiz. İnsanın insana tahammülü kalmadığının, ufukların darlaştığının en bariz göstergesidir.
***
‘Pişmanlık hemen gelmez, çetin yollara uğrar önce.’ (Cengiz AYTMATOV)