TOPLUMUN ÜMİDİ
Hayatta kendimizi sigortalatmak adına, çoğu zaman ‘güçlüden yana olmak’ seçeneğini kullanırız. Kısa vadede getirisi güzel olan bu seçenek, uzun vadede bizi felakete sürükleyebilir. Gerçek yüz ortaya çıkana kadar, bazı çıkarlar sağlayabiliriz ama, büyük yalan ve kandırma üzerine bina edilen şişirilmiş vaatler, balon misali patlama sesine kadar sefası sürdürülebilir.
İnsanların güçlüye karşı teveccühlerin artması, kısa vadeli rüzgâr(lar)ın esiş yönü ve iklim koşullarına endeksli bir yaşam dileyen insanlara hitap etmektedir. Maalesef birçok insan göğsünü gere gere bu taktiği kullanmaktadır. Böylece kitle psikolojisiyle hareket edenler, asıl gerçek olan bilgiden bihaber yaşamaktadırlar.
Niceliğin değil niteliği esas alan toplumlardaki her bir şehit adayının, tarihte yeşermek üzere serptiği sayısızca tohumdan sadece bir tanesidir. Güçlüden yana olmak diye bir kaygı gütmeyen bu tohumlar, toplumda yaşanılan/yaşanılacak çağda er ya da geç olsa yeşereceklerdir.
**
Şehit(ler) hariç, her insan takdir edilmek ister ve bundan da son derece mutluluk hisseder. Bu dünyadaki duygusal yatırımımız olan insanlardan takdir görmek, hem enerjimizi hem de istekliliğimizi artırır. İnsanın kendisini çok daha iyi hissetmesini sağlar. Ama şehidin böyle sıradan bir duruma, yönteme ihtiyacı yoktur. Attığı her adımda şehit, sadece Yaratan eksenli yoluna devam ettiğinden dolayı, kibir, riya gibi olumsuz kalbi hastalıklara yakalanmadan, beklemeden davranışlar sergiler. Takdiri insanlardan değil, mutlak varlıktan bekler.
Şehidin her bir kanı, kendisinden sonra gelecek olan nesillere, fikir işçiliğini öğretir tarzdadır. O, sadece insanlık adına teori üretmek değil, dünyanın en paha biçilmez tatlı canını vererek hizmet eder. Dünyalık mantık ve gerekçelerle yaşanan problemlere çözümü değil, asırlara ismini sildirmemecesine yazdıran şehit; toplumda farklı, özgün davranışlar sergiler.
Kitlesel hareketlerin gelişmesinde, halkın iradesini etkileyen en yaygın ve en etkin vesile, şehidin varlığıdır. Yaşanılan çağda cahili değer yargılarının revaçta olduğu, zalimlerin kendilerine ait olmayan dünyanın her karış toprağına göz diktiği bir zamanda insanları gafletten uyandıran, silkeleyen, öze doğru yolculuk yaptıran şehittir. Bu şehit ile insanlar; maddi ve manevi güçlerini birleştirmek suretiyle zalime, cereyan eden bütün olumsuzlara meydan okuyarak başarı sağlanabilir.
**
Bir toplumda zihinsel tembellik, düşünsel sefalet ya da zihni yetersizlik varsa o toplumun ilerlemesinden ve çeşitli alanlarda gelişmesinden asla söz edemeyiz.
Toplum olarak asıl çıkmaz sokağımız, olaylar ve durumlar karşısında feraset eksikliğimizdir. Yaşadığımız problemleri teşhis etmek, tedaviyi tespit etmek bu noktada zor olmaktadır. Ve problemlere çözüm noktasında, ferdi mücadelemiz çok cılız ve işlevsiz kalmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde ferdi çalışmalar, zalimi hiçbir zaman korkutmamıştır. Ancak şehit olmak isteyen bireylerin vereceği kaygı istisnadır.
**
Hammaddesi olmayan fabrika hiçbir zaman topluma ürün veremez. Toplumdaki fertlerde bilgi eksikliği, kıyas, eldeki somut verilerin kullanılması gibi donanıma sahip değilse, ürün beklenilmez.
Toplumda taviz vermek suretiyle mücadele verilmez ve yaşanılmaz. Verilecek her bir taviz, özgürlüğe vurulan bir darbedir. Şehidin vizyonunda darbe görevi görecek hiçbir taviz yoktur.
Şehit adayı; Yaratan’ın rızası için evde münzevi bir hayat yaşamaksızın siyasi, sosyal, kültürel vb tüm alanlarda sadece teorileri değil pratikleri sergiler. O, siyasi gücü elinde bulundurmadan, sadece kendi halinde yaşamakla takvalı olunamayacağının farkındadır.
Şehit adayı; konuşulması gereken değil, yapılması gereken her şeyi yapmanın peşindedir. Yalnız başına huşu içerisinde ibadet etmekle ya da hanede oturmakla çözümün olmayacağının bilincindedir. İnsanları avutmak, pasif hale getirmek isteyenlerin topluma enjekte ettiği birer gaflet halinden bir şey olduğunun farkındadır.
**
Ömrünü, bütünüyle Yaratan’a adayan şehitlerin toplumsal açıdan fonksiyonu çok olur. Toplumsal açıdan canını ortaya koymuş bir insan (şehit), bin insan demektir.
Şehit adayı, mücadelecidir. Hiçbir zaman hesap ehli değil, her zaman Yaratan’a karşı aşk ehlindendir. Bunun neticesinde O, ölümden hiçbir zaman korkmaz. Adı anıldığında dahi gülen yüzleri solduran ölümden korkmayan insanın hayatta yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
Toplumda yaşanılan çağda kalıcı izler bırakan şehitlerin, başarılarının altında kahramanlıkları, cesareti yatmaktadır. Tarihe yön veren ve toplumun önünü açanlar, ölüm gerçeğinden asla korkmayan insanlardır.
Şehit adayı, toplumdaki hayat mücadelesinde kimsenin katılımının olmadığı, tek yönlü bir tarzda konferans verir gibi konuşmaz. Direk uygulamaya yönelik bilgilerden hareket eder. Kendini hayatta uygulanmayan bilgiden uzak tutar. Onun amacı söylenileni sadece anlatmak/konuşmak değil, direk yaşamaktır. Vefatı ile de insanlar üzerinde düşünme işlemini canlandıran sorular yumağı ile böylece insanların düşünerek harekete geçmelerini ve Yaratan’a diyalog yöntemiyle kısa yoldan ulaşmalarını sağlamak için mesaj verir. Hayatını feda ederek, kendisinden sonraki nesil için sayısız kazançlar elde etmelerini sağlamaktır.
**
Model olmak… İnsanlar bizim ne söylediğimizden çok, ne yaptığımıza dikkat ederler. Dili yorarak uzun uzun nutuklar atmak yerine, direk davranışlar insanların gözü önünde daha etkili olmaktadır. Bu yönüyle şehit, vücut diliyle insanlığa kaliteli bir ders vermektedir.
***
“Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah’ın lütfundan kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler.”
(Ali İmran, 3/169-170)