İnsan, bu dünyada doğal olarak yaşıyorsa, hayatı boyunca yönünü sabit bir kıblenin mihverinde belirlemelidir. Doğduğu ilk günden itibaren yönünü ve tercihini bu yönde kullanması esastır. Aksi halde insan, kendisini diğer hedeflere götürecek başka yollar konusunda bir kararsızlık hali yaşayabilir.
İnsan, akıl baliğ olduktan sonra, toplumu bilinmezlere doğru sürükleyen bir rüzgârla karşılaşma anında, tereddüt yaşayabilir, yön bulmada, karar vermede aklı karışabilir. Bu süreç gayet doğaldır. Bu durum karşısında insan kendisine dönerek, bu soruyu yöneltmelidir? ‘Sağlıklı bir karar için insan, nasıl hareket etmelidir?’ Unutmamalıdır ki; insan tercih hakkını kullandıktan sonra, o tercihin sorumluluğunu da beraberinde omuzlarına yüklemiş olur. O yüzden önümüze çıkan böylesi bir durumda en doğru seçeneği, tercih etmek gerekir.
Yön bulmada tercih hakkını en iyi şekilde kullanmak isteyen kişinin/seçmenin, kendisine ‘Ben kimim?’ sorusunu yöneltmesi ve bu sorunun yanıtını bulması gerekir. Yön bulmada tercih hakkını kullanacak seçmenin, kim olduğunu en başta bilmesi de şarttır. Seçmen; dünya hayatındaki kimliği, kim olduğu değil de sadece meşgul olduğu işler daha önemliyse tercih aşamasında karar sürecini o zaman iyi kullanamayabilir.
İnsan, akıl baliğ olduktan sonra, toplumu bilinmezlere doğru sürükleyen bir rüzgârla karşılaşma anında, tereddüt yaşayabilir, yön bulmada, karar vermede aklı karışabilir. Bu süreç gayet doğaldır. Bu durum karşısında insan kendisine dönerek, bu soruyu yöneltmelidir? ‘Sağlıklı bir karar için insan, nasıl hareket etmelidir?’ Unutmamalıdır ki; insan tercih hakkını kullandıktan sonra, o tercihin sorumluluğunu da beraberinde omuzlarına yüklemiş olur. O yüzden önümüze çıkan böylesi bir durumda en doğru seçeneği, tercih etmek gerekir.
Yön bulmada tercih hakkını en iyi şekilde kullanmak isteyen kişinin/seçmenin, kendisine ‘Ben kimim?’ sorusunu yöneltmesi ve bu sorunun yanıtını bulması gerekir. Yön bulmada tercih hakkını kullanacak seçmenin, kim olduğunu en başta bilmesi de şarttır. Seçmen; dünya hayatındaki kimliği, kim olduğu değil de sadece meşgul olduğu işler daha önemliyse tercih aşamasında karar sürecini o zaman iyi kullanamayabilir.
***
Yaşantımız, bize ne kadar düzenli gelse bile, perde arkasında yaşamımızın bir karmaşıklığını görürüz. Gecenin zifiri karanlığı, bizi nasıl yön bulmamızda bir engel oluşturmuyorsa, gündüzün güneşe bakarak gözümüzün kamaştığını söyleyerek yön bulmada zorlandığımızı söyleyemeyiz.
***
Hakikat dünyasına giden yolu bulmak için, asıl olanın bu dünya hayatı için meşgul olduğumuz işler değil, bu dünyadan sonra gidilecek mekân için ciddi bir hazırlığın gerektirdiği, bir ebedi âleme hazırlığı içerir. İlim kapısından geçmeden de hakikate hiçbir zaman temas edemediğimizi bilip, arzuladığımız o beldeye/cennete, gitmek için amaç değil araç olanın ‘bilgi’ olduğunu bilmek gerek.
Hakikat dünyasına varmak için tercih hakkını kullananlar, ister istemez ‘hakikatin gerçek sahibi’ne kavuşma hayalleri kuracaklardır. Hayalini kurduğumuz, o kavuşma özlemini duyduğumuz, ara sıra gözlerimizin buğulandığını hissederek, hafıza dağarcığımızda kendisine özel bir yer tutan hedefe kilitlenmek gerekir.
Hakikat dünyasına varmak için tercih hakkını kullananlar, ister istemez ‘hakikatin gerçek sahibi’ne kavuşma hayalleri kuracaklardır. Hayalini kurduğumuz, o kavuşma özlemini duyduğumuz, ara sıra gözlerimizin buğulandığını hissederek, hafıza dağarcığımızda kendisine özel bir yer tutan hedefe kilitlenmek gerekir.
***
Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan insanlar aynı hedefte olduklarını söylemelerine rağmen, yaşantıları bunu teyit etmemektedir. Aynı kutsal kitaba ve Yaratan’ın elçisinin rehberliğinde tercih haklarını kullandıklarını söylemelerine rağmen farklı uygulamalar, hedefle çelişen farklı yollar görmekteyiz. Bunun akabinde zihnimizde ‘Kutsal kitap ve elçi bu kadar mı yanlış yorumlanabilir?’ sorusu bizi düşündürmektedir. Yanlış tercihimizi, kurbanı olduğumuzu bildiğimiz anda hemen tercihimizi değiştirmemiz gerekir. Kanlarımızda dolaşan güven duygusunun aynı olması için tercihimizin tekrardan bir gözden geçirilmesi gerekir.
***
Tercih hakkımızı kullanırken, ‘acaba ne derler’ ukdesi, başkasına değil, biz(ler)e ciddi anlamda doğru karar vermede bir engel teşkil etmektedir. Başkalarına göre hareket eden(ler), tercih hakkını kullanacak insanlar özgürlüğünü kaybetmiştir. Yaşamlarında bidat ve hurafeleri davranışlarında iç içe olmuş, bir bireyin yön bulmada doğru tercih yapması da beklenemez.
***
Karar verme aşamasında insan, bazen tuhaf düşüncelere dalabilir. İnsan, bir beşik gibi bir o yana, bir bu yana salınıp dururken hakikati aramak için ömür sermayesini acımasızca tüketir. Örneğin; çevresinde yaşanan ölüm/kaza vakalarında, insanın hayata karşı uyandığını görürüz. İnsan hayatının sil baştan, yolculuğun nerede olduğunu bilmeden, başladığı yere dönmesi olan, topraktan gelip tekrar toprağa olan güzergâhını görürüz. Hedefe varmak için ciddi bir mesafenin kat edilmesinin gerekliği o zaman çıkar gün yüzüne.
Ölüm, ayrılık,….vb olmadan hakikate kavuşmadan bahsedemeyiz. Böyle bir ayrılık, içerisinde kavuşmayı da barındırırken; kavuşma içinde de bir ölümün, ayrılığın olması gerekir.
Yaratan’a kavuşmak için, yön bulmada tercih hakkımızı hakikatten yana kullanabilmemiz ümidiyle…