Türküm,doğruyum, çalışkanım.
Yasam;
Küçüklerimi korumak,
Büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi canımdan çok sevmektir.
Varlığım, Türk varlığına armağan olsun.
Ey bu günümüzü sağlayan Ulu Atatürk; açtığın yolda, kurudğun ülküde, gösterdiğin amaçta hiç durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
***
1933 yılının 23 Nisan Çocuk Bayramı idi. O, heyecanla Çankaya köşküne geldiği vakit,Atatürk'ün yanında bana kâğıt uzattı ve şunları anlatmaya başladı'' Sabahleyin ilk önce kızlarımla bayramlaştım. Onlara bir şey söylemek istedim ve işte bu ant meydana çıktı.İşte Cumhuriyetimizin 23 Nisan çocuklarına armağanı'' dedi.
(Afet İnan/Atatürk hakkında hatıralar ve belgeler)
İşte böyle ortaya çıkmıştı 'andımız''. O yıldan sonra yaz demeden kış demeden, yağmur çamur demeden okullarda çocuklara okutuldu.
Abd'de ''herkes için özgürlük, adalet ve tek bir millet olmayı sağlayan cumhuriyeti temsil eden Abd bayrağına, sadakat ile bağlı kalacağıma tanrının huzurunda yemin ederim” şeklindeki ant hem her sabah çocuklara okutuluyor, hem de kamu ve özel toplantıların çoğunun başlangıcında okunuyor. Christopher Colomb'un Abd'ye ayak basmasının 400. yılında yazılmış.
Abd'liler milli birlik duygusu, özgürlük adalet vs gibi kavramların çocukluktan öğretilmesi gerektiğini savunuyor ve bunun için her sabah bu andı çocuklarına okutuyorlar.
Kanada'da ise ''Tanrı kraliçeyi korusun'' cümleleriyle benzeri bir ant okutuluyor.
1933 yılında Türkiye de okullarımızda okutulmaya başlanan öğrenci andı, Milli Eğitim Bakanlığı Tebliğler dergisinin Ekim 1972 2481. sayısında yayınlanan Milli eğitim bakanlığı İlköğretim kurumları Yönetmeliğinin 10. Maddesiyle belirlenmiştir. Bu maddeye göre İlköğretim okulunda öğrenciler, her gün dersler başlanmadan önce öğretmenlerin gözetiminde bu andı okuyacaklardı.
1997 yılında yapılan küçük değişiklikle okutulmaya devam edildi.
8 Ekim 2013 yılına kadar okullarda okutulmaya devam edildi. Bu tarihten sonra ise uygulamaya tamamen son verildi.
***
Öğrenci andının mimarı Reşit Galip... Rodoslu...
Eski ittihatçılardan...
Şeyh Sait'i astıran İstiklal Mahkemelerinin hukukçu olmayan tek üyesi...
Atatürk'le de hayli nizaları olmuş. Atatürk'ü Rus lokantacı karı kocaya iş bankasından verilen usulsüz krediye aracılık etmekle suçlamış...
Atatürk onu sofradan kovduğunda ''Bu milletin sofrasıdır beni kaldıramazsınız'' demiş ve Atatürk o sofrayı terk etmiş...
Birinci Türk Tarih konferansı'nda Türk ırkının özellliklerini '' uzun boylu,uzun ve beyaz simalı, düz veya kemerli ince burunlu, muntazam dudaklı, çok kere mavi gözlü ve göz kapakları çekik değil, badem gözlü bir ırk'' olarak tanımlamış...
Sonra daha da ileri giderek ''Müslümanlık: Türk'ün milli dini'' adlı tezinde, Hz İbrahim, İsmail ve Hz Muhammed'in Türk olduğunu iddia etmiş...
Aynı zamanda Türkçe ezan zulmünün de mimarı olan ve hayli bir garip profile sahip olan Reşit Galip kendi çocukları için bir 23 Nisan günü aşka gelerek yazdığı manzumeyi Eğitim Bakanı vasfıyla daha sonra bir genelge yayınlatarak (1933) öğrenci andı adı ile okutulmasını sağlamış; takip eden 80 yıl boyunca bir nesil her sabah içtimaya dizerek bu andı okumaya mecbur edilmiştir.
***
Geçen zaman zarfında hiç kimse doğruyum dediği için doğru, çalışkanım dediği için çalışkan olmamış; varlığını Türk varlığına armağan eden çocuklar büyümüş, bir kısmı dağlara çıkmış bir kısmı da ülkesine dönmemek üzere büyük devletlere sığınmıştı.
Anlaşılan oydu ki: ne Türküm demekle ''Türk'' olunuyor ne de öğrenci andı okumakla vatan candan aziz biliniyordu.
***
Dünyada gelişmiş ülkelerin hiç birinde olmayan ve uzun yıllar ülkemizde varlığını koruyan bu uygulamanın devletimize milletimize ne getirdiği ne götürdüğü bilinmez ama bir nesli derinden sarstığı gözler önündedir.
Küçükken masum duygularla haykıra haykıra söylediğimiz ''andımız'' ın içerdiği ırkçı söylemin farkına vardığımızda onu okuduğumuz okul bahçelerinden çok uzaktaydık. İlerleyen zamanlarda bu ırkçı söylemin, nesillerin yüreklerinde nasıl derin yaralar açtığını gördük ancak vakit hayli geç olmuştu.
Öyle ya hiç birimiz mensup olacağımız ırkı kendimiz seçmemiştik. İrademiz olmadan içinde bulunduğumuz hiç bir şey de övünç vesilesi olamazdı. Buna rağmen körpe dimağlara bıkmadan usanmadan okutulan öğrenci andıyla adeta doğru olmanın tek şartının Türk olmak olduğu lanse edildi.
***
Türkiyeli olmak başka Türk olmak başka şeylerdi. İnsanlar yaşadıkları coğrafyaya ait olabilirlerdi/olmalılardı ancak hiç kimse her sabah kendisine dayatılan her hangi bir ırka mensubiyet andına mahkum edilmemeliydi. Hem insan neden varlığını bir ırka armağan ettiğini söylemek zorunda olsundu ki?
O hengamede hiç birimiz Türk ırkından başka bir ırka mensup olduğu halde zorla Türk olduğu söyletilen çocuğun boğazındaki düğümü fark bile edememiştik.
Tarihimiz aynı coğrafyada yaşayan farklı ırklara mensup insanların aynı cephede şehit olduğuna şahit değil miydi?
Biz Türküyle Kürdüyle Lazıyla Çerkeziyle bu ülkenin özgür göklerinin altında tek bir bayrak altında toplanmayı başarmış tek bir millet değil miydik?
Asabiyetin her türlüsünü ayaklarının altına alan veda hutbesi şuuru diri tutulmalı değil miydi?
Daha dün 15 Temmuzda insanlar canlarını hiçe sayarak devletine omuz verirken, sokaklarda köprülerde havalimanlarında ırkların rengi var mıydı?
***
2013 yılına gelindiğinde 80 yıllık andımız okutma geleneği mahkeme kararı ile kaldırılmış ve Türk milleti birlik ve bütünlüğünün sırtındaki bu 80 yıllık kamburdan kurtulmuştu.
2018 Ekim ayında ise Danıştay sekizinci dairesi, açılan iptal davası ile ilgili dava hakkında ''Yeni nesillere Türk milletinin bir ferdi olma onurunu duyup hazzını yaşamaya yönelik olduğu'' gerekçesiyle anayasa ve yasalara aykırı olmadığını ifade ederek öğrenci andının okullarda tekrar okutulmasının önünü açmıştır.
Yeni nesil kimdir? Türk milletinin bir ferdi olma onurunu duyup hazzını yaşamanın öğrenci andı okumaktan başka bir yolu yok mudur?
Sosyal medyayı etkili bir silah olarak kullanıp ayrışma çığırtkanlığı yapan ''Bremen mızıkacıları'' nın orkestra şefi kimdir?
Birlik beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu şu hassas zamanlarda her gün yeni bir tartışmanın fitilini ateşleyenler kimlerdir?
Dünyada bir kaç ülke hariç hiç bir coğrafyada uygulanmayan şeyi ülkemizde uygulamaya çalışmanın mantıklı kaç izahı olabilir?
Sabah ola hayrola...